Merhaba Sayın Anne,
Bu haftaki oturumumuzda eşinizle, aile bireylerinin birbirleri ile ilişkileri üzerine konuştuk. Çocuğa yönelik şiddet, aile bireylerinin birbirlerine karşı şiddet kullanmaları, şiddetin çocuğun gelişimine ve aile ortamına olan etkisi ve şiddet yerine kullanılabilecek yöntemler üzerine konuştuk.
DİĞERİNİN BAKIŞ AÇISINI ANLAMA (EMPATİ)
Empati, kendimizi bir başkasının yerine koyabilmektir. Empati kurabilmek -kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koyabilmek- için karşımızdaki insanın düşüncelerini, duygularını, değerlerini, tepkilerini ve endişelerini anlayabilmek, diğer insanın bakış açısından düşünmek gerekir. Yani belli bir durumda eşinizin veya çocuğunuzun aklından neler geçtiğini ve bu durumda neler hissediyor olabileceğini düşünebiliriz.
Empati kurmak için şu adımları izleyebiliriz:
Önyargılardan Kurtulamak -> Kendini Karşındakinin Yerine Koymak -> Gözlem Yapmak -> Etkin Dinleme
Aile içi ilişkilerde empati ve etkin iletişim becerileri kullanmak oldukça önemlidir.
Eğer aile içi ilişkilerde empati olmazsa, herkes yaşanan duruma sadece kendin bakış açısından bakacağı için, çocuklar da tek taraflı düşünmeyi öğrenir. Farklı düşünenleri anlamayıp, onların kendilerine karşı olduğunu düşünerek ön yargılı olmaya başlayabilirler. Buna bağlı olarak babanın eşi ve çocukları arasında ”Babam beni anlamıyor.” .”Eşim bana destek olmayı istemiyor.” gibi önyargılar gelişir. Çocuklar iletişim kurdukları kişilerin bakış açılarını anlamayı öğrenemezler ve sadece kendi bakış açılarıyla olayları değerlendirirler. Dolayısıyla, kendileri dışındaki farklı kişilere karşı önyargılı bakmaya başlarlar ve iletişim sorunları yaşarlar. Örneğin, köpekten çok korkan, köpeğe yaklaştığında çok tedirgin olan bir çocuğa ”Köpekten korkulur mu, gel bak ne sevimli, gel bir dokun.” diye zorlamak ”Ne var canım, köpeğin nesinden korkuyorsun, gel geç bakalım yanından.” diye ısrar etmek çocukla hiç empati kurulamadığını gösterir. Oysa çocukla empati kurabildiğinizde, çocuğun köpeği sizin algıladığınız gibi algılamadığını, köpekle korkutucu bir deneyim yaşamış olabileceğini göz önünde bulundurarak uygun bir davranış geliştirebilirsiniz. Onun korkusunu yok saymak , küçümsemek, empati kuramamaktır.
ŞİDDET VE AİLE İÇİNDE ŞİDDET KULLANIMI
Bazen empati ve demokratik iletişim yöntemleri yerine, anne babalar şiddete başvurabilirler. Bir başka deyişle, bazen güçlerini çocuğun gelişimine zarar verebilecek şekilde kullanıp, şiddet uygularlar.
Öncelikli olarak şiddet, sadece vurmak davranışından ibaret bir yöntem değildir. Şiddet, bir kişi ya da grubun diğer kişi ya da grup üzerinde gücünü karşısındaki kişiye zarar verecek şekilde kullanmasıdır. Bahsettiğim bu güç kullanımı; bağırmak, hakaret etmek, suçlamak şeklinde olabileceği gibi sözel olmayan şekilde dayakla,ters bir bakışla, odaya kapatmakla, surat asmakla da olabilir. Ek olarak, şiddetin azı çoğu hepsi herkes için zararlıdır.
”Ne olmuş bir kerecik küfrettim ya da azıcık kulak çektim.” . ”Beni kızdırdı, ben de artık onu sevmediğimi söyledim ve onunla hiç konuşmadım.” diyenler de şiddet kullanmışlardır.
Şiddetin o kadar çok türü ve şekli olabiliyor ki, çoğu zaman uygulayan bile şiddet uyguladığının farkına varmıyor. Bu nedenle de şiddet kolaylıkla, hiç farkına varmadan hayatımıza girebiliyor. Bağırmak, vurmak, azarlamak, tehdit etmek, bir şey yapmaya zorlamak, korkutmak, yüzüne tükürmek, küfretmek, bir şey yaptırmak için konuşmamak, çekiştirmek, iteklemek, kişiye ait eşyalara zarar vermek, istenmeyen bedensel ya da cinsel temasta bulunmak gibi birçok davranış şiddettir.
Aile içi şiddet sadece çocuğa uygulanan şiddet değildir.
Aile içi şiddet, aile içindeki bireylerin, bir ya da birkaçının bir ya da birkaçı üzerinde gücünü olumsuz, zarar veren şekilde kullanmasıdır. Dünyada da Türkiye’de de erkekler de şiddete uğramakla birlikte aile
içi şiddete maruz kalanlar genellikle kadınlar ve çocuklardır.
Türkiye’de bahsettiğimiz aile içi şiddet davranışları ne yazık ki, son yıllarda artış göstermektedir. Türkiye Aile İçi Şiddet Araştırması’na göre (2008); ülke genelinde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılan kadınların oranı %39, hayatının herhangi bir döneminde duygusal şiddet yaşayan kadınların oranı %43,9. yaşadıkları fiziksel şiddet sonucunda yaralanan kadınların oranı %25’tir. Erkekler de bu oran %2’dir.
HAKLAR VE YASALAR
Şiddetin her türlüsü maruz kalan, tanık olan her birey üzerinde olumsuz etkiye sahiptir. Bütün bu konuştuklarımız,temel insan hakları ile de ilgilidir. Herkesin insan olmaktan kaynaklanan güvenli,barış dolu bir dünyada yaşama hakkı bulunmaktadır. İnsan hakları, tüm insanların sahip olduğu temel hak ve özgürlüklere denir. İnsan hakları, ırk, din, dil ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm insanların hakkıdır.
Aslında çocukların şiddetten korunması, sadece anne babaların değil, devletin de sorumluluğu altındadır. Kadının şiddetten korunması da aynı şekilde devletin sorumluluğu altındadır. Buna bağlı olarak da yasalar çocukları ve aile için şiddete yönelik olarak da kadınları koruma altına almıştır. Biz yetişkinlere de çocuklara yönelik şiddetin engellenmesi konusunda görevler vermektedir. Herkesin, ihmal ve istismar davranışı gördüğünde polise,jandarmaya,Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne bildirme hak ve sorumluluğu bulunmaktadır.
ÖFKE YÖNETİMİ
Şu ana kadar şiddet ve etkilerinden olduk.a yoğun şekilde bahsettik. İnsanlar kendi istedikleri gerçekleşmediğinde öfkelenirler. Öfkelenmek elbette birçok davranışa yol açabilir. Ancak, kişinin öfkelenmesinin altında, çocuğuna ya da eşine istediğini yaptırma, onları kontrol etme hakkına sahip olduğu inancı da yatabilir. Bu inanç öfkenin, yıkıcı ve zarar verici şekilde gösterilmesine neden olabilir.
Öfkelenen kişinin en temel ihtiyacı kendini ifade etmek, duyulmaktır. Tüm duygular gibi öfke,kızgınlık da iyi,kötü olarak tanımlamaz. Öfkelenmek de susamak, acıkmak kadar doğaldır. Susamayı, acıkmayı kötü olarak tanımlayamayacağımıza göre, öfke hissetmek de kötü değildir. Yanlış olan öfkelendikten sonra şiddet davranışı göstermektir. İnsanlar öfkelerini kontrol edemediklerince, çoğu kez pişman olacakları davranışlarda bulunurlar.
Örneğin:Eve girer girmez çocuğunuz sizi kapıda karşıladı. Size sıcak bir ”hoşgeldin” demesini beklerken ”Kötü bir babasın” dedi ve odasına doğru koştu.”
- Öfke ile hareket etmeyin: Haksızlığa uğradığınızı düşündüğünüz, sizi kızdıran, olaylar olduğunda davranışa geçmeden önce derin bir nefes alın. İçinizden ona kadar sayın, yüzünüzü yıkayın, yürüyüşe çıkın, temiz hava alın.
- Öfkenizin nedenini düşünün: Hangi davranış nedeniyle öfkelendiğinizi, bu davranışın neden sizi öfkelendirdiğini hatırlayın. Bu öfkede haklı olup olmadığınızı, karşınızdaki kişiyi yönetmeye, kontrol etmeye ilişkin bir inanç nedeniyle mi yoksa haksızlığa uğradığınızı düşündüğünüz için mi öfkeleniyorsunuz?
Çocuğumun ”Kötü bir babasın” sözüne neden öfkelenmiş olabilirim?
”Kötü bir baba” olduğum söyleniyor ve bana haksızlık yapılıyor. - Öfkenizi ifade edin ve istediğinizi söyleyin: Öfkenizi karşıdaki suçlamadan, yargılamadan ifade edin.